IndustriALL’ın 12-13 Eylül 2023 tarihlerinde İstanbul’da ikincisini düzenlediği, Türkiye’de Temel İşçi Hakları ve Sendikal Haklar başlıklı konferansa Genel Başkanımız Sn. Bilal Çetintaş, Uzmanlarımız Kemal Karakaya ve Melih Vardar katılım sağlamıştır. Konferansın ana maddeleri olarak, otomotiv tedarik zinciri özelinde Türkiye’de temel işçi hakları, sendikal haklar ve Alman Tedarik Zinciri Durum Tespit Yasası tartışılmıştır.
Konferans IndustriALL Küresel Sendika Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Özkan’ın konuşması ile başladı. Kemal Özkan Türkiye’deki sendikalaşma sürecinin tarihinde yaşanan zorluklardan ve günümüzde Türkiye’deki işçilerin yaşadığı zorluklardan bahsettiği konuşmasında özellikle sendikal iş birliğinin önemine de değindi.
Konferansın açılışı IndustriALL Avrupa Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Judith Kirton’un konuşması ile devam etti. Judith Kirton konuşmasında Alman Tedarik Zinciri Yasası’nın uygulamada nasıl bir şekil alacağının önemli olduğunu belirtti. Bu kanunla birlikte dünyadaki tedarik zincirini nasıl daha iyi bir hale getirebileceklerinin üzerinde çalıştıklarını ve bunu dünyada sendika hareketinin bir aracı haline getirmeyi istediklerini vurguladı.
Açılışın son konuşmacısı olarak söz alan Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Ofisi Başkanı Henrik Meyer, yaklaşık bir yıl önce yürürlüğe giren bu yasanın çok sıkı düzenlemeler ön gören bir yasa olduğunu ayrıca yasanın sadece Almanya sınırları içerisindeki şirketleri değil tedarik zincirinde yer alan tüm şirketleri ilgilendirdiğini belirtti.
Almanya’nın Türkiye’nin ikinci en büyük ticaret ortağı olduğunu belirten Meyer, Türkiye’nin Almanya’nın ihracat listesinde 18. Sırada olduğunu belirtti. Siyasi açıdan istikrarsızlıkların düzelmesi durumunda Türkiye ve Almanya arasındaki ticari ilişkilerin ileriki dönemde daha da güçleneceğine inandığını belirtti.
Açılış konuşmalarının ardından konferans, Avukat Emre Keki, Almanya Federal Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı Unite CSR Başkanı Ulrike Geith ve Özyeğin Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nden Yardımcı Doçent Alpkan Birelma’nın tedarik zincirinin son durumuna dair önemli bilgileri ve istatistikleri içeren sunumlarıyla devam etti.
Konferans Genel Başkanımız Sn. Bilal Çetintaş’ında konuşmacı olarak yer aldığı Küresel otomotiv tedarik zincirlerinin bir parçası olarak Türkiye’de İşçiler başlıklı panel tartışması ile devam etti.
Genel Başkanımız Sn. Bilal Çetintaş konuşmasına 12 Eylül’e atıfta bulunarak başladı.
“Bugünün Türkiye’de çok büyük bir anlamı var, Bugün 12 Eylül. Bugün, Türkiye’de ‘’bugüne kadar işçi sınıfı güldü, bugünden sonra iş veren sınıfı gülecek’’ denildi ve o günden bu yana da maalesef böyle oldu. İşçilerin hakları verilen mücadelelere rağmen, sözde reformlarla geriletildi. Toplumun ve işçilerin temel hakları baskı altına alındı. Demokratik tepkilerini ortaya koyanlar cezalandırıldı. Bu Ak Parti iktidarları döneminde daha da hız kazandı. Eylül ayı başlarında yayımlanan orta vadeli programda çalışma yaşamına dair yer alan düzenlemeler ve hayata geçirilmek istenen politikalar 12 Eylül Yasalarının devamı niteliğinde. Dün kıdem tazminatına tavan getirenler bugün tamamını yok etmek için kolları sıvamış durumda. Kabul etmek mümkün değil!
Genel Başkanımız sözlerinin devamında Kristal-İş Sendikası’nın en büyük örgütlülüğe sahip olduğu Şişecam Grubu’nun büyük ulusal bir kuruluş olduğunu, üretiminin %80’ini ihraç ettiğini dile getirdi. Şişecam’da greve gidildiği dönemde Audi, Mercedes gibi alman menşeli çok büyük şirketlerin sürece dahil olarak grevin 8. Gününde grevi ertelettiğini ve 2000 yılından bu yana 4 defa grevlerinin ertelendiğini belirtti.
İşveren ile olan ilişkilerin şu anda uygulamada çok kötü olmadığını, hatta şu anda Türkiye’de en iyi durumda olanlardan birinin sendikamız olduğunu ancak bunun uzun yıllar süren mücadeleler ile kazanıldığını belirtti.
Şişecam’ın genel olarak ihracat yaptığı için çalışma yaşamı açısından çok büyük problemlere sahip olmadığını belirtti. Kadın çalışanlar açısından da yavaş yavaş alımların arttığını, genel anlamda Türkiye’den ve Avrupa’dan bu konuda önemli bir teşviğin olduğunu belirtti.
Çetintaş, Tedarik Zinciri Durum Tespit Yasası düzenlemesiyle ilgili olarak da “Bizi dışarıdan birisi gelsin ve kurtarsın diye bir konu yok ancak çıkarılan düzenleme belli bir aşamada bizlere önemli katkılar sağlayacaktır. Bizim öncelikle iç mevzuatımızın düzenlenmesi ve uygulanması için sendikalar arası iş birliğini geliştirmemiz gerekmektedir. İşçi sınıfının örgütlülük düzeyi çok düşük. Bunu yukarılara taşımak istiyoruz ancak bunu hayata geçirmek istediğimizde akla gelmeyecek engellemelerle karşılaşıyoruz. Biz her zaman bu konuda yürütülecek ortak mücadeleye hazırız. Ancak öncelikle ülkemizin siyasi kadroları ve sermaye sınıfı işçi haklarını tanımalı ve saygı duymalıdır. Gelir dağılımında ve vergide adalet sağlanmalıdır. Ülkemizde en temel işçi hakları oldukça geriletilmiş vaziyette ve ihlaller kanun tanımazlık boyutuna ulaşmış durumda. İş cinayetleri de durdurulamıyor! Buna sebep olan da caydırıcı cezaların olmaması. Kanun tanımazlığın cezasız kalması!” dedi.
Sözlerini “Önemli olan amatör sendikacı arkadaşların sendikal konularda ne kadar ilgili olduğu ve bunu ne derece ileriye taşıyabildikleri” diyerek sonlandırdı.
Konferansın devamındaki tartışmalar otomotiv sektörü işveren temsilcilerinin de temel işçi haklarının korunması ve geliştirilmesi, tedarik zinciri yasasının uygulanması vb. ana gündem maddeleri üzerine söz aldığı konuşmalarla devam etti. İşveren temsilcileri genel olarak oluşturdukları şikâyet mekanizmaları ve alacakları önlemler üzerine konuşmalarını gerçekleştirdiler.
Sendikaların durum tespiti yapabilmesi adına konferansın son bölümünde gerçekleştirilen tartışmada sendikamız uzmanlarından Kemal Karakaya söz aldı. Türkiye’deki sendika seçme özgürlüğünün tartışmalı olduğunu, uygulamada kendine yer bulamadığını belirten Kemal Karakaya şu cümleleri dile getirdi;
” Türkiye’de sendika hakkına erişim kadar seçme konusunda da ciddi sorunlar var.”
“Son bir yılda sendika değiştirmek için başvuranlar oldu. Bizimle temas ettiklerinde önceki örgütlülüklerinde kaçıncı sözleşmelerinde olduklarını bile bilmiyorlardı. Ancak bize başvurdukları zaman konu bambaşka yerlere gitti. Şiddetle dahi karşılaştık. Olaylar sendikaları da aşarak siyaset üstü mercilere kadar gitti. İşçiler yozlaşmış düzene tanık oldu. Türkiye’de işçiler temel insan haklarının sadece kâğıt üzerinde yazılı olduğunu yaşayarak ve işten atılmalar dahil, eşlerinin ve çocuklarının dahi tehdit edildiği insanlık dışı uygulamalara maruz kalarak gördü. İşçiler için sendika seçme serbestisi, ne özel sektörde ne de kamu da mümkün. Hedef gösterilen değil, hedef gösterilenden farklı bir sendikaya işçi üye olmak istediğinde, işçi direk işiyle, geleceğiyle tehdit ediliyor. Bu nedenle gerçek anlamda sendikal örgütlülükten ve sendikal mücadeleden bahsetmek mümkün değil. Bu ülkede sendika olarak faaliyet yürüttüğünü iddia eden kuruluşlar işverenle iş birliği yapıp grev kırıyor ve bunda başarılı oluyor! Türkiye’nin özeti bu! Bunu değiştirmek için siyasi bir değişim de hayat bulmalı ama yakın zamanda maalesef bu mümkün olmadı. Daha yürünecek çok yol var!”